SEVGİ ÖYKÜLERİ

Cumartesi, Mart 11, 2006

Deli Memet


Eskiden her şehirde birkaç deli bulunurdu. Zihniye, Pembe, Eşo gibi deliler de bizim şehrin delileriydi. Mahallemizde ise Deli Memet vardı. Ona deli demek ne kadar doğruydu bilmiyorum ama, o isim konmuştu bir kere. Evi bizim eve yakındı. Harap, büyük bir evde yalnız yaşardı. Akşama kadar mahallenin çeşmesinden evine kovalarla su taşırdı. Hatta taşıdığı bu suları odaya doldurup orada yüzmeye çalıştığını da söylerlerdi.
Deli Memet halamın kocasının akrabasıydı. Halamın kocası çoktan ölmüş olduğundan Deli Memet ile halamın oğlu ilgilenir; onun her türlü ihtiyacını karşılardı. Deli Memet, buruşuk ve kirli de olsa daima takım elbiseli ve kravatlıydı. Babamla sokakta karşılaştıklarında görmüş-geçirmiş insanlara has bir nezaketle "merhaba efendim" diye selam verirdi.

Kendisine taş atıp "Deli Memet" diye kızdırmaya çalışan çocuklara hiç tepki vermez, sadece küçümseyerek bakardı. Deli Lakabını almadan önce Mehmet Bey, başarılı bir öğrenci olarak Almanya'ya elektrik mühendisi olmak için gitmişti. Babam hiç bahsetmezdi ama hısımlıktan ve komşuluktan öte arkadaştılar onlar. Zira Almanya'dan babama gönderdiği kartpostalları babam saklardı. (Hala saklıyoruz)

Almanya'da savaş çıkınca memleketine dönmek zorunda kalmıştı. Döndüğünde hasta mıydı, sonradan mı hastalandı bilmiyorum. Orada bir Alman kızına sevdalandığını ve "kara sevda" 'ya tutulduğunu söylerlerdi. Aslında hastalığı şizofrendi. (erken bunamaydı)

Biz o mahalleden taşınalı yıllar olmuştu. Bir hasta ziyareti için hastahaneye ağabeyimle gitmiştik. Koğuşlarda hastamızı ararken "Deli Memet" ile karşılaştık. Onun bizi tanımasına imkan yoktu. Ağabeyim hangi amaçla bilmiyorum, kendisine Fransızca "nasılsınız?" dedi. Ağabeyimin yüzüne birkaç saniye baktıktan sonra "ben onları çoktan unuttum " dedi. Demek ki Fransızca da biliyordu.

Çok kısa bir süre sonra Mehmet Bey sırlarıyla ve kara sevdasıyla bu dünyadan göçüp gitti.